ADLİ ANTROPOLOJİ

Antropoloji: İnsanın ve insan formunun incelenmesine denir. Grekçe’de “anthropos” insan, “-ology” bilim dalı anlamına gelir. İnsanın zaman ve mekan içerisindeki çeşitliliği ile toplumsal ve kültürel benzerlik ve farklılıklarını inceler.

Türkiye’de 1925 yılında Atatürk’ün emriyle İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi’nde “Türkiye Antropoloji Tetkikat Merkezi” kuruldu. Bu merkezin kuruluş amacı insanlar arasında Türk “ırk”ının layık olduğu yeri belirlemekti. 1925-29 yılları arasında, Türkiye’de yaşayan insanlara ait ilk genel antropolojik sonuçlara ulaşabilmek için Karacaahmet Mezarlığı’ndan toplanan kafatası örnekleri ölçüldü. Ayrıca İstanbul’daki Türk, Rum, Ermeni ve Musevi okullarındaki çocuklardan bir takım antropometrik ölçüler alınarak karşılaştırmalı çalışmalar yapıldı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ilk antropoloji dersini 1929 yılında Şevket Aziz Kansu verdi. 1935’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde antropoloji kürsüsü nakledildi. O tarihten itibaren eğitim kesintisiz olarak eğitim vermeye devam etmektedir.

Adli antropoloji: Biyolojik antropolojinin bir alt dalıdır. Adli vakaların çözümüne yönelik yapılan çalışmaları kapsar. İskeletleşmiş insan kalıntılarının morfolojik yönden incelenerek, kimliklendirmesinin yapıldığı alandır. 

Adli antropoloji 2 ünlü cinayet ile dikkatleri çekmiştir: Parkman-Webster cinayeti ile Luetgert cinayeti (bu konulardan da ayrıca bahsedilecek).

Thomas Dwight, günümüzde adli antropolojinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Dwight, insan iskelet kalıntılarından cinsiyet, yaş ve boy tahmini için gerekli prosedürü geliştiren ilk kişidir.

Adli antropolojinin gelişiminde “The Human Skeleton in Forensic Medicine” (Wilton M. Krogman, 1903) isimli eserin büyük katkısı olmuştur. Bu kitabın ikinci baskısında M. Yaşar İşcan’ın (1986) da katkısı olmuştur. Diğer önemli bir eser de T. Dale Stewart’ın “Essentials of  Forensic Anthropology” adlı çalışmasıdır (1979).

Adli antropologlar adli olaylarda, kaza, afet  ve savaşlarda, çürümüş insan bedeni veya iskeletleşmiş kalıntıları toplar ve kimliklendirmesini yapar. Adli antropoloji laboratuvarına gönderilen iskelet kalıntılarının üzerinde (varsa) bulunan yumuşak doku kaynar su tankına konulur. Ardından kemikler kurutulur ve ardından tüm kemikler anatomik pozisyona getirilir. Bu şekilde eksik kemiklerin belirlenebilmesi de kolaylaşır.

Burada ölüm sonrası geçen zaman (PMI-postmortem interval) tahmin edilir. Bu aşamada adli botanikçi, adli entomolog ve adli potologtan yardım alınır. Ardından biyolojik profil oluşturulur.

Kaynaklar

  • Demirel F. Türkiye Antropolojisinin tarihçesi ve gelişimi üzerine, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2011.
  • Beals LB, Hoijer H. Antropolojinin konusu ve alanı, 1972 (Çev. Erginer G)

Yorum bırakın